27 Eylül 2013 Cuma

DAYIIIIIII.......

YEĞENLERİN SENİ UNUTMAYACAK MEKANIN CENNET OLSUN...

TELEFON ŞARJLIĞI...


Yine uydurduğum bir elementle karşınızdayım...Hani telefonu şarj ederken o telefonu nereye koyacağınızı bilemezsiniz ya iste ben buldum...Duş jeli kabını deştim kestim biçtim ve şarjlık yaptım efendim..Dileyen kaplar boyar satar vs vs ben uğraşamadım anacım çok işim var çünkü bu kadar olması bile kafiii öpüldünüzzz...

ÇOCUKLARDA PARA EĞİTİMİ..

Çocuklarımızın Para Eğitimi – 21.04.2012

SİZ SİZ OLUN....

Siz siz olun...


Siz, siz olun, kimseyi denemeyin.

Yani sınavdan geçirmeyin.

Özellikle sevgilinizi.

Sizi ne kadar sevdiğini...

Derdinizi nereye kadar paylaşabileceğini...

Sadakatini...

Denemeye, ölçmeye kalkmayın!

Durduğunuz yerde tatlı ekmeğinizi acı edersiniz. Denemelerden alnının akıyla çıkacak birine rastlamış olma ihtimaliniz pek azdır.

"E, iyi ya kim olduğunu ne olduğunu vakitlice öğreneyim" diyeceksiniz...

Ne aceleniz var?

Nasıl olsa öğreneceksiniz. Üç gün daha uzasın güzel günler. Gidenin yerine iyisi gelecek olsa anlarım da...

Unutmayın, insanoğlunun test edilip de onay alabileni çok azdır.

*

Siz siz olun, kimseyi dünyanızın içine almayın. Kimse oraya efendi gibi oturmak için girmez.

Merak ederler...

Kurcalarlar...

Karıştırırlar...

Altını üstüne getirirler...

Üstelik yanlarında yükleriyle gelmişlerdir, orta yere boşaltırlar, bir de onları toplamaya uğraşırsınız.

Beni dinleyin, içeri almayın. Kapı önü muhabbeti yeter.

*

Siz siz olun, ilişkinizi kalabalıklar içerisinde yaşamayın.

Kimsenin ilişkiniz hakkında yorum yapmasına izin vermeyin. Her kafadan bir ses çıkar, kafanız karışır.

Aranızda geçenleri kimseye anlatmayın.

Kimseden akıl almayın.

"Derdini söylemeyen derman bulamaz" sözü bir tek kadın-erkek ilişkisi için geçerli değildir.

*

Siz siz olun, bir kadın olarak hiçbir kadına güvenmeyin.

"Kocanızı ya da sevgilinizi emanet etme açısından" diyorum.

En yakın arkadaşınız bile olsa...

"Kadınlar güvenilmezdir" demek istemiyorum. Asla!

Fakat kadın kısmı öyle gizemli...

Öyle derin...

Öyle akıllı...

Öyle zeki...

Öyle işveli...

Öyle bilgili....

Öyle şu, öyle budur ki...

Ve bütün bunlardan dolayı öyle çekicidir ki...

Ve de erkekler öyle zayıf, öyle dayanıksız, öyle iradesizdirler ki... Herhangi bir kadının, misal, saçını savurmasına kapılıp gitmeleri işten değildir.

*

Kadın dergilerinin tavsiyelerine benzedi biraz ama... Vallahi hepsi tecrübeyle sabit. Hani "Ben yandım eller yanmasın" hesabına...


Pakize Sudayı  severek okurum.Yıllar önce yine bir yazısı çok hoşuma gitmiş kesip yapıştırıp saklamıştım paylaşmak istedim...
Kaynak:Hürriyet gazetesi 25/08/2007 köşe yazısı...

26 Eylül 2013 Perşembe

RABİA...


 Mısır'daki Rabiatü'l Adeviyye Meydanı'nın adı, kadın velilerin ilki olan Hz. Rabia'dan geliyor. İşte darbe karşıtlarının sembolü olan Hz. Rabia'nın kölelikten özgürlüğe yaşam hikayesi
Mısır'daki darbenin ardından, darbe karşıtları Rabiatü'l Adeviyye Meydanı'nda toplanmaya başladı ve bu meydan, direnenlerin sembolü haline geldi. Tüm dünya, darbeyi ve binlerce kişinin ölümüne neden olan katliamları, dehşet içinde TV'den izledi. Darbe karşıtları, meydana adını veren Rabiatü'l Adeviyye'ye atıfta bulunmak için dört parmakla Rabia işaretini de yapmaya başladılar. Rabia işareti, kısa sürede dünyaya yayıldı. Kampanyalarla sosyal medyada etkin olarak kullanılıyor. Peki, hem meydan hem de 'Rabia işareti', adını kimden alıyor?

RABİA KALP GÖZÜ DEMEK
Rabiatü'l Adeviyye, 8. yüzyılda yaşamış kadın velilerin ilki kabul ediliyor. Peki dişi aslan namlı Rabiatü'l Adeviyye'yi önemli kılan neydi? Bilindiği üzere Allah'ın birçok veli kulu vardır; kimi çalışarak o makama gelir, kimi ezelden seçilir; Rabia da Allah terbiyesiyle terbiye olur. Sufilere göre Kırklar Meclisi'ndeki 19 kadından biri olduğu söylenir ve Kırklar Meclisi'ndekiler Allah eri olarak kabul edilir. Rabia, sufilere göre tasavvuftaki dördüncü makama da işaret eder: Tasavvuftaki bu dördüncü mertebeye, yani marifet makamına erişmiş, Allah velisidir Rabia. Etimolojik olarak bakıldığında Rabia adı, kalp gözü manasına da gelir. Birçok kişi de Rabia'dan feyz alır: Zorlu bir hayatı olmuştur, kendini inancına adamıştır. Merhametli ve ümitli, kalbi Allah aşkıyla ve sevgiyle doludur. Rabia'nın şiirlerinden İbn-i Arabi de etkilenmiştir, şiirleri özellikle Arap sufiler arasında hâlâ dile getirilir.

BASRA'DA BİR KÖLEYDİ
Rabia, 700'lü yıllarda, Basra'da, fakir bir ailenin kızı olarak dünyaya gelir. Dördüncü çocuk olduğu için ailesi ona 'dördüncü' anlamına gelen Rabia adını verir. Doğduğu gece babası, gaz yağı almak için komşusuna gider, ancak kapı açılmaz. O gece rüyasında gördüğü Hz. Muhammed'in "Üzülme! Bu kız öyle hanım bir kız olacak ki, ümmetimden 70 bin kişi onun şefaatini isteyecek," dediği söylenir. Rabia, çok küçük yaşta annesiyle babasını kaybeder. Basra'nın kıtlık döneminde, kız kardeşleri köle olarak satılınca, Rabia tek başına kalır. Bir gün Basra sokaklarında bir köle tüccarı, Rabia'yı görüp köle olarak satmak için alıkoyar. Altı dirheme zengin bir ihtiyara satılır. Rabia, artık bir köledir. Ağır işlerde çalıştırılmasına rağmen geceleri uyumaz, Allah'a niyaz etmeye devam eder. İşte o gecelerden birinde ihtiyar adam, Rabia'nın başını secdeye koyup "Ya Rabbi, sen kalbimde sana itaat etme arzusu, gözümde yalnız sana hizmet olduğunu bilirsin. Eğer elimde olsaydı senin kulluğundan bir saat kaçınmazdım. Fakat sen beni yaratılmışa köle ettin. Ben ne yapayım?" diye dua ettiğini işitir. O sırada bir hale şeklinde ışığın odaya yayıldığını da görür. Bundan etkilenen ihtiyar adam, onu kölelikten azat eder: "Ey Rabia, serbestsin. İstersen burada da özgür bir hayat yaşa, istersen dilediğin yere git!" Rabia özgürce ibadet etmek için o evden ayrılır.

YAŞAMINI İBADET VE İLİMLE GEÇİRDİ
Kölelikten kurtulduktan sonra çölde bir çadırda yalnız yaşar. Zamanını zikir ile geçirir, sonra Basra'ya döner. Rabia'nın duasını, öğüdünü almak için evini ziyaret eden birçok dostu olur, büyük alimler de nasihatlarını dinler. Ahlak yaşamında iffeti, tövbeyi ve ibadeti savunan Rabia, zamanının sufi önderleriyle eşit tutulur. Rabia: "Dünyayı arzulamak elem keder getirir, onu terk ise huzur demektir," söylencesiyle döneminde tasavvuf ehli eğilimini hem hayatında yaşar hem de etrafındakilere anlatır. Kadın sahabelerden sonra İslam'ın ilk kadın velisi olarak kabul görür. Sufi öğretisini en iyi şu duası anlatır: "Ya Rabbi, eğer sana ibadet etmem cehennem korkusuyla ise beni cehenneme at. Eğer cennete girmek ümidiyle ibadet ediyorsam, cennetini yasak eyle. Eğer sırf, senin rızan için ibadet ediyor isem, baki olan Cemal'in ile müşerref eyle," der. Rabia, gündüzleri oruçludur, gecelerini ise ibadetle geçirir. İslam tasavvufunda önemli bir isim olan Hasan-ı Basri çağdaşı olmasa da, söylenen odur ki, Hasan-i Basri ile ruhani görüşmeler yapar. Allah'a ve peygamberine duyduğu özlem, onun çok farklı bir hayatı tercih etmesine neden olur. Arkadaşı Süfyan-ı Sevri "Arzu ederseniz yakınlarınız size yardım eder. Bulunduğunuz bu mütevazı döşemeyi değiştirir, halinize bir çekidüzen verebilirsiniz," der. Onun cevabı ise hayat görüşünü yansıtır: "Ben halimden şikayetçi değilim ki, onlara müracaat ihtiyacını duyayım. Hatta içinde bulunduğum halden, bütün dünya elinde olana dahi müracaat etmedim. Nerede kaldı ki o dünyanın zerresine sahip olan aciz insanlara rica edeyim!" O, bir aşk kadını, bu aşk tabii ki dünyalık değil. Hiç evlenmez. Çünkü dünyevi hayatın onu ilahi aşktan ayrı bırakacağından korkar. Ona "Niçin bunca ağlarsın?" derler: "Allah'a bağlıyım. Ayrılıktan korkarım. Olmaya ki ölüm vaktinde nida gele ki 'Sen bize gerekmezsin,' diyeler," der. Dönemin önemli kişilerinden evlilik teklifi aldığı, hatta yüz binlerce dinar önerildiği söylenir. Ama kabul etmez. Ruhani imtihanlara da maruz kalır. Bir başka manevi görüşmede Hasan-ı Basri'nin evlenme teklifine "Ancak cennette düşünülür," şeklinde cevap verir. Dostları, ona para yardımında bulunmak isteyince "Ben dünyayı ona sahip olandan istemeye utanıyorum, nerede kaldı ki, ona sahip olmayan kullardan isteyeyim?" der.

KUDÜS'TE DE MAKAMI VAR
Rabia, kefenini yanından ayırmaz. Evinde bir hasır, kırık bir testi ve aynı zamanda seccadesi olan keçe bir yatak vardır. 90'li yaşlarında (801) Basra'da hakkın rahmetine kavuşur. Kudüs'te de makamı vardır. Rabia, hayatı boyunca sadece Allah'a ve peygamberinin emirlerine boyun eğdi. Dünyevi nimetleri elinin tersiyle itelediği için de o, bir özgürlük sembolüdür. Zaten İslami açıdan bakıldığında, asıl özgürlük, Allah ve peygambere itaatten geçer. İşte Rabiatü'l Adeviyye Meydanı'na adını veren, Rabia işretiyle dünyaya yayılan bu ruhun, tarihsel perspektifinde Rabia'nın hayata bakış açısı yatıyor. Hem bir kadın hem de evliyalardan olan bu büyük ismin, özgürlük mücadelesi etrafında sembollerle birleşme eğilimi, İslam tarihi açısından büyük anlam taşıyor.

AVRUPA ONU 14. YÜZYILDA KEŞFETTİ
Hazreti Rabia hakkındaki anlatıları, ilk 14. yüzyılda Fransız Kralı 9. Louis'nin elçisi Joinville'in, Avrupa'ya yaydığı söyleniyor.
Avrupa'daki bir portrede bir eliyle meşale, diğeriyle su dolu bir testi taşıyan, Doğulu giysiler içinde bir kadın görüldüğü ve aslında bunun Rabia'nın sözünün Avrupa'daki tezahürü olduğu söyleniyor. Ünlü sözü ise şudur: "Cehennemi suyla söndürmek, cenneti yakmak istiyorum. Böylece bu iki perde kalkacak ve Allah'a cehennem korkusuyla ya da cennet umuduyla değil, aşk ile ibadet edenler ortaya çıkacak."
Feridüddin Attar, Rabia'yı Tezkiretü'l Evliya adlı eserinde 'İkinci Meryem' namıyla anıyor. Ondan sonra gelen İslam'ın önder kadınları için ise 'İkinci Rabia' deniliyor.

SOSYAL MEDYADA YAYILIYOR
Rabia işareti, sosyal medya aracılığıyla yayılıyor. Dünyanın birçok şehrindeki protestolarda, hatta bazı televizyon kanallarında da selam için kullanılmaya başladı. Futbol sahalarında, siyasetçiler arasında simgeleşti. Artık yaşamımıza giren yeni bir sembol olarak Rabia işaretiyle dünya çapında kampanyalar da yapılıyor. Bunlardan biri de http://www.r4bia. com/ adlı sitede yer aldı. Sitenin "R4BIA nedir?" bölümünde ilginç tanımlamalar var: R4BIA adalet, özgürlük ve merhamet demektir. Elif gibi dik Vav gibi mütevazı duruştur. 




KAYNAK:25/08/2013 PAZAR SABAH GAZETESİ EKİ DAMLA KAYAYERLİ

25 Eylül 2013 Çarşamba

BULGURLU SÜTLAÇ...


Kocamında dediği gibi sürekli element uydurup duruyorum:))))Evde prinç bitince epeydirde Buğliye sütlaç yapmayınca bu mübareği bulgurla yapsam nasıl olur dedim nette araştırayım dedim adam gibi bir tarif bulamayınca normal prinçli yapar gibi yaptım vallahi mis gibide oldu tavsiye ederim..Zaten bulgur daha faydalı helede ortada yavru söz konusuysa akan su duracak bitti...Neyse tarife gelince yukarıdaki bardak kadar 1 tane bulgur yani 1bardak bulgur 1bardak şeker 1,5 kilo süte eklenir ağır ateşte pişirilir...Bulgur yumuşayınca olay olmuş demektir..Kaselere boşaltılabilir..Ben üzeri kapaklı kaselere koymayı tercih ediyorum..Buğli için iyi oluyor..Tavsiye ederim...

HİNDİSTAN CEVİZLİ MUFFİN....


Evet bu ara tüm ev ahalisi(3 kişilik ahali duyanda ordu sanır:))) bu kekciklere çok pis sarmış durumdayız..Öyleki Buğli fırının önünde yaşıyor diyebilirim..Bu tür ıvır zıvır yemeyen kocam daha varmı diye sorar oldu neyse gelelim tarife anacım...1 su bardağı yoğurt,1 su bardağı şeker,1 su bardağı sıvıyağ,2 de yumurta,1pkt kabartma1pkt vanılya da ekle,1/2 pkt de hindistan cevizi ekle ve bir güzel karıştır..Aldığı kadarda un...Hepsi bu kadar..Silikon muffın kalıplarının içine kağıt kalıplar koydum plastikte,o kadar sıcakta pişirme fikri bana hiç hoş gelmiyor açıkçası..Plastik yani ne biliiim anam işte..Nette yok kabarmaz olmaz falan filan diye okudum ama öyle bi kabardıki denendi onaylandı yani silikon muffın kapların içine kağıtlarıda yerleştirebilirsiniz..Ha birde ben tahta kaşıkla çırpıyorum çokda güzel oluyor söyliiim dedim..

MİKRODALGAYI NASIL PAKLAYALIM...

Evet kimi kesim zararlı olduğundan bahsetsede vallahi ben kullanıyorum ve çok pratik teknolojinin nimetlerinden sonuna kadar yararlanmak gerek o zaman elimizdeki cep telefonlarını,tabletleride çöpe atmamız gerek.Neyse konumuz bu değil geçen martha  teyzemde izlediğim bilgiyi paylaşmak istiyorum. Su dolu bir kaseyi mikrodalgaya atın ve 3 dakika ısıtın sonra mikronun kapağını açın içinin buharlaşmış olduğunu göreceksiniz.İşte içini temiz bir bezle silin oldu bitti bu kadar..Eğer kötü koku varsa su dolu kaseye 1/2 limon sıkın.Mikronuz mis gibi limon koksun hadi kalın sağlıcakla anacım..

BU ARALAR BUĞLİ VE BEN...

 Marketlerde,alışveriş merkezlerinde şebeklikte sınır tanımıyoruz...
 Buğli uyuduğunda anı defterine yazmaya biriktirdiğimiz anıları not etmeye çalışıyorum..
 Evde ne yapsak ne yapsak tabiki beraber kek yapalım..
 Kış geliyor hadi çıksın ipler şişler bitirdiğimde paylaşırım...
 Bu ara çok fena sardık hindistan cevizli muffin..
 Yine bir projenin ayak sesleri bitirir bitirmez paylaşırım..
 Park canavarı iş başında..
 Bahçemde çiceklerimi maydonozlarımı mıncıklayan bebe...Gel buraya dediğimde bana verdiği karşılık....İsyankar bebe iş başında..
 Her zamanki gibi oyunun dibine vurduk..Bizim evde pepee böyle takılıyor..
 Ayaklarıda çok üşümüş dün gece karın ağrısından uyutmamış bizim kızı oda giydirmeye çalışıyor...
 Bu ara film paylaşmıyorum diye izlemediğimi sanmayın bizim evde her pazar en az 4 film izlenir.. İzlediklerimide en kısa zamanda paylaşırım.Ama içlerinden bir film varki Julıe and Julıa özellikle blog yazan arkadaşlara izlemelerini öneririm yani paylaşmazsam çatlardım..
Veee salçalı makarna Allahım en sevdiğim şey bu blogda bu resmi sık sık görmekten bıkanlarınız olabilir ama ben bu resme aşığım üzerindeki maydanozlar balkonumdan tabiki az önce topladım yedim söylemesi ayıp...RABBİM OLMAYANLARADA VERSİN AĞZIMIZIN TADINI BOZMASIN...KALIN SAĞLICAKLA..

15 Eylül 2013 Pazar

İLKNUR BUGÜN NELER YAPTI?????


 Dün sabahtan akşama kadar cebelleştiğim karalahana sarmasından sonra hızını alamayan ben akşama da kocasından biber ister ve onlarıda kışlık için doldurup poşetleyip hoop dondurucuya atar...
 İki poşet atar çünkü kocası biber dolması yemez...
 Tabiki bu senede Buğlişin ayak izini aldım kocaya gidene kadarda almayı düşünüyorum...
Buda geçen seneki ayak izimiz..11 gündür ortalıkta dolaşıyordu bu kağıt hatıra kutusuna kaldırdım bugün..
 Yaptığımız resimler...
 Buğli tekrar üstlerinden geçiyor...
 Allahım teyzesinin aldığı bu gitar ilk zamanlarda iyi hoştu ama artık gına geldi...
 Bime gelmiş bu çanta,yumurtalıkda A101 e gelmiş.. Buğliden çok ben aşk yaşıyorum..
 Artık kumaşları çıkardım bugün aklımda Buğliyle Duruya birşeyler yapma planları var ama kumaşlar yetersiz biter bitmez paylaşıcam sizlerlede...
 Vee tabiki ütü ütü ütü...
 Ben ütü yaparken kendinden geçen bebe...Yanımdaydı hiç ellemedim yeterki rahat dursun..


 Vee Buğliyi uyutmaya hazırlık..Kahvemi yapıp kitabımı alıp doğru Buğlinin yanına..Bu arada sağ altda okuduğum kitap Katherıne çoktan bitti değiştirmeye üşendiğim için senelerdir orada duruyor.. Kaldırmakda işime gelmiyor.En azından okuduğumuz belli olsun dimi ama...
 Sonra hızımı alamayıp 2.kahveyi yapıp pc de takıldıktan sonra beni gıcık eden dergide dahil (bebeğimle elele) geçen ay okumaya fırsatım olmayan bütün dergileri incelemeye koyuldum...

 Burdanın bu ayki bebek bölümündeki bu sayfanın hepsini Buğliye yapmak  istiyorum..
 Ayrıca bu elbiseyede bayıldım..
 Badenin bu saç modeli super ama sanki Sharon Stone olmuş gibi ..
 Sonra balıklarımın karınlarını doyurdum...Sonra Buğli uyandı...Onunla boğuştuktan sonra..
 Sonra elmalı tart yaptım...Bu da zaten başka bir yazı konusu camış gibi olucam yakında gerçi halen tadına bakmadım..
 Sonra eş gelir yemekler yenilir çaylar içilir..
 Buğli yıkanır paklanır uyutulur koca sızar ve ilknur pcnin başına geçer:)))Bugünde böyle geçer... Hadi kalın sağlıcakla anacım...